Güncelleme Tarihi:
Çanakkale’de deniz savaşlarının kazanılmasına şahitlik etti. İttifak Devletleri’nin 25 Nisan 1915’teki büyük çıkarmasında İkiz Koyu’nda şehit düştü. Eşi Zehra Hanım’la mektuplaşmaları yüz yıl öncesinden ulaşan yankılar gibi. ‘Gelibolu Mektupları 1912-1915’ kitabından...
Zehra Hanım’dan Yusuf Kenan Bey’e
Ruhum, Sevgili Beyim,
Sıhhat ve afiyetinizin devamını şükrederek mütaala eyledim. Mevcut şartlar bir kere yoluna girse de, bizler de yuvalarımıza çekilsek Ya Rab! Sevgilim gine size sitem edeceğim. Mektuplarınız pek kayıtsızlıkla yazılıyor. Öyle bir tarzda yazıyorsunuz ki, ne diyeyim ancak tabur komutanına böyle yazılır (...) Oh beyim haneciğimize ne zaman kavuşacağız? Halimiz neye varacak? Bazı günler oluyor ki dünya gözüme zindan oluyor. Aman Ya Rab, ne zaman bizde herkes gibi doya doya evimizde oturacağız? Her bir şeyden anlamaya başlamış olan Rüçhanımızı ne zaman ortamıza alıp gülüşeceğiz?
*
Hakikatli Beyim, Efendim,
Hayli günlerdir afiyetinize dair mektubunuzu alamadığım için merak ve endişe etmekteyim. Rica ederim varakpareciğimin varmasıyla hemen afiyetinizi bildiriniz. Zira son derece üzülüyorum. (…) Bizler hamdolsun cümleten afiyetteyiz. Rüçhan gine sizi pek sayıklamaktadır.Müjgan ise tombul tombul bir çocuktur, arkaüstü bırakılmıyor. Hemen dönüp, emekler gibi tavırlar gösteriyor. Hemen Cenab-ı Hak kısa zamanda kavuşmak nasip eylesin, amin!
(…) Hep sükût ediyorsunuz. Benim nasıl meraklı olduğumu öğrenmediniz ya, vallahi çileden çıkacağım. Yavrularıma baktıkça gayriihtiyari ağlıyorum. (...)
Yusuf Kenan Bey’den Zehra Hanım’a
Ruhum,
Vatanımızın milletimizin geçirdiği şu felaket zamanı hangi mümini kederlendirmemiştir ki, ben de o milletin ferdi olduğum için bu büyük felakete iştirak etmeyeyim. Zehracığım ne yapayım? Vatanın bölündüğünü görürken, kalbim çırpınıyor, yüreğim tıpırdıyor. Zira saadet hali ile yaşamaklığımız ancak vatanın selametiyle kaim olacaktır.
*
Bugüne kadar size birkaç mektup gönderdim. Fakat zarflar açık olarak gittiği için bir şey yazılamıyordu. Buradan başka bir vasıta bulmak da zor olduğundan mecburen posta ile gönderiyorum. Bugün Çiftlik kuryesinden birisi bizim mevkiye gelmiş olduğundan fırsattan istifade alelacele kurşun kalemi ile yazıyorum. Zehracığım, beni katiyen merak etmeyiniz. Cenab-ı Haktan bir arzum varsa, o da senin mini mini yavrularımla beraber sıhhatte daim olmanızdır.
Bugüne kadar düşman çeşitli defalar Boğaz’a denizden hücum ediyorsa da Allah’ın yardımıyla hiçbir başarı elde edememiştir. (...) Vallahi bir tanesi batarken kendi gözümle gördüm. Ve hasara uğrayanların da diğer gemilerin yardımıyla Boğaz’dan dışarı çekildiğini aynen müşahede eyledim. Bu haller Mart’ın beşinde (18 Mart) olmuş idi (...) İnşallah bu hainler yakında büsbütün mahvolacaklardır.
Zaferin, gururun, kahramanlığın, acının abidesi
Çanakkale
Bugün 18 Mart. Çanakkale deniz savaşlarında zafer 100 yıl önce bugün ilan edildi. Çanakkale savunmasının şehitleri ve gazileri başta Gelibolu Yarımadası’ndaki Şehitler Abidesi’nde, yurdun dört bir yanında ve KKTC’de anılıyor. Geçen haftadan başlayan anma törenleri, Türkiye’nin Çanakkale’de yaşananları unutmadığını simgeliyor. Çanakkale, orada bizzat savaşanların anılarında bugün hâlâ bir anıt gibi yaşıyor.
Türkiye, yanında olan için büyük bir servet
Araştırmacı yazar Necati İnceoğlu’nun kitabı ‘Siper Mektupları’, Çanakkale’deki deniz ve kara savaşlarını Türk ve yabancı askerlerin hatıraları üzerinden anlatıyor.
Türkler müttefikimiz olsaydı
(…) Her iki tarafın ölülerini gömebilmesi için kısa süreli ateşkes yapıldı. Bu sırada iki tarafın askerleri siperlerin üzerine çıkmış, merakla birbirlerine bakıyor, görevliler de işlerini yapıyordu. Bir Türk askeri bizim siperlere yakın bir yerden, kendilerinin attığı fakat kısa düşmüş ve patlamamış iki el bombasını aldı ve siperine döndü. Onu gözetlemekte olan subayı kendisini azarladı ve bombaların bizim bölgeden alındığını, bizim askerlere verilmesi gerektiğini söyledi… Yemekte, “Türkler Almanların değil bizim müttefikimiz olacaktı” dedim (...) Türkiye, yanında olan için büyük bir servet. Yanımızda olsalar Almanya bir sene içinde çökerdi. (John Graham Gilliam)
Topuyla uçan kuşu vurabilirdi
Fahri Bey çok kıymetli bir topçu idi. Yanımıza geldi, “Dikkat, hedef değiştiriyoruz çocuklar. Sağdaki en yakın gemiye nişan al. Mesafe 9400 tahrip danesi. Hazır ol!” “Ateş!” kumandasını verdi. Mermilerimizin üçü gemiye yapıştı. İkisi güvertede patladı, üçüncüsü arka bacaya isabet ederek devirdi. Beyaz bir duman çıkmaya başladı. Kendimi tutamadım. “Vurduk vurduk!” diye bağırıyordum (...)
(Tarassut Çavuşu Mehmet)
Bu savaşa değer miydi?
(…) Hâlâ Gelibolu’yu düşünüyorum. Bana savaş bütün bunlara değer miydi diye sorabilirsiniz. Beyaz haçlar altında yatan, Yeni Zelanda’nın yetiştirdiği en değerli evlatlar. Buna değer miydi? Bana sorabilirsiniz. Hayır, hayır değmezdi… (Tony Fagan)
Her şey iki dakika sürdü